Ne ben tam olarak biliyorum soruyu
Ne de sen verebilirsin cevabı
Ne benim sana kızmaya hakkım var
Ne de bastırabilirim içimdeki isyanı
Ne gerçekte sendin derdim
Ne de sende var derdimin dermanı
Bu şarkılar yüzünden belki de.
Deştikçe deşiyorlar yaramı
Sesi kapatmanın zamanı geldi
Ve söndürmeliyim sigaramı.
Perşembe, Mart 31, 2011
Cuma, Mart 25, 2011
Yürekten
Seni gördüğüm ilk an kalbimin derinlerinde biliyordum ki
Hayatım sonsuza dek değişecekti
O ilk saniye anlamıştım ki koyamayacaktım yerine başka hiç kimseyi
Ne vazgeçebilecektim senden
Ne de sen sevebilecektin beni, benim seni sevdiğim gibi.
Kimsenin kimseyi sevemediği gibi..
Farketmediğim bir şey vardı, olmayacaktı seçim şansım falan.
Ne gülüşündü ne de güzelliğindi bu sevgiyi yaratan,
Kalbim seni seçmişti işte, sadece o kadar.
Hayat devam etmiyor işte, buraya kadar.
Olmayacağını bildiğim halde tekrar deniyorum
Ne yapsam da üstesinden gelemiyorum.
Ne mutlu edebildi yattığım kızlar beni senin bir dokunuşun kadar,
Ne de sinirimi geçirebildi girdiğim kavgalar.
Ne yakabildi ciğerlerimi sigaram senin bir bakışın kadar.
Ne de söndürebildi içimdeki ateşi kasırgalar
Ne bu şiirler sıcak olabilir senin nefesin gibi
Ne de ısıtabilir kalbimi gitarımın telleri
Kalbimin derinlerinde yine biliyordum ki
Hiç kimse bir daha dünyamı değiştiremeyecekti.
Senin de bilmeni isterdim bu şehirden giderken
Sevemeyeceğim kimseyi bir daha böyle yürekten...
Hayatım sonsuza dek değişecekti
O ilk saniye anlamıştım ki koyamayacaktım yerine başka hiç kimseyi
Ne vazgeçebilecektim senden
Ne de sen sevebilecektin beni, benim seni sevdiğim gibi.
Kimsenin kimseyi sevemediği gibi..
Farketmediğim bir şey vardı, olmayacaktı seçim şansım falan.
Ne gülüşündü ne de güzelliğindi bu sevgiyi yaratan,
Kalbim seni seçmişti işte, sadece o kadar.
Hayat devam etmiyor işte, buraya kadar.
Olmayacağını bildiğim halde tekrar deniyorum
Ne yapsam da üstesinden gelemiyorum.
Ne mutlu edebildi yattığım kızlar beni senin bir dokunuşun kadar,
Ne de sinirimi geçirebildi girdiğim kavgalar.
Ne yakabildi ciğerlerimi sigaram senin bir bakışın kadar.
Ne de söndürebildi içimdeki ateşi kasırgalar
Ne bu şiirler sıcak olabilir senin nefesin gibi
Ne de ısıtabilir kalbimi gitarımın telleri
Kalbimin derinlerinde yine biliyordum ki
Hiç kimse bir daha dünyamı değiştiremeyecekti.
Senin de bilmeni isterdim bu şehirden giderken
Sevemeyeceğim kimseyi bir daha böyle yürekten...
Salı, Mart 15, 2011
Ölmüş?
Büyük bir adam kanepede ayaklarını uzatmış televizyon izliyor. Ben de üzerine tırmanmaya çalışıyorum. Elinde tuttuğu bardaktan bir kaç yudum içmeme izin veriyor, o zamanlar ne olduğunu bilmediğim biradan bir kaç damla içiyorum. Tadını seviyorum. Çünkü o içiriyor.
Her şeyin başlangıcı. Sıfır Noktası. Geriye sarıyorum filmi. Ama ilk bir kaç saniyesi bozulmuş gibi. Hızlı hızlı ve kesik kesik geçiyor... Bazı yerlerinde ses, bazılarında ise görüntü yok.
1 Ağustos 1995. 4 yaşındayım. Ortalık yeni aydınlanıyor. Ve babamın görevden eve geldiğini belli eden sesler duyuyorum. İçim rahatlıyor birden. Babam evde...
Sanki yıllar gibi geçen bir kaç dakikalık sessizliğin ardından içeriden bir haykırış geliyor. Çocuk halimle dona kalıyorum. İçeriden "Kenan?" diyor bir kadın. Bu çığlığın anlamını biliyorum. Hayatımdaki en büyük korkuyla gidiyorum o sesin kaynağına. Ne olur olmasın diyorum...
Manzara donuk... Babam yatıyor yüzünde boş bir ifadeyle. Yüzünde yorgunlukla, huzura ermiş karışımı bir ifade var. Annem bana bir şeyler bağırıyor ama algılayamıyorum. İnsanları çağırmamı istiyor.
Sahne yok oluyor birden. Evin kapısı açık, dışarıda beyaz bir araba var. 2 yabancı kişi var içeride. Babamın yanında beyaz gömlekli bir kadın var. Ucu elinde olan büyük bir kulaklığı babamın kalbine dokunduruyor, sanki onu iyileştirecekmiş gibi. Biraz bekledikten sonra anneme dönerek "Ölmüş." diyor. Anlam veremiyorum. Ölmek? Babalar ölür mü ki? Her şey anlamsız geliyor. Her şey yabancı... Sadece soğuğu hissediyorum.
Sahne yine değişiyor. Beyaz gömlekli kadın ve yanındaki adam açık duran kapıdan dışarı çıkıyorlar. Ve annemin ilk defa kalbimi durduran yakarışını duyuyorum. "Bir daha kontrol edin! Nolur!". Soğuk buz gibi kesiyor bu sefer. Nefes alamıyorum.
Her şeyin başlangıcı. Sıfır Noktası. Geriye sarıyorum filmi. Ama ilk bir kaç saniyesi bozulmuş gibi. Hızlı hızlı ve kesik kesik geçiyor... Bazı yerlerinde ses, bazılarında ise görüntü yok.
1 Ağustos 1995. 4 yaşındayım. Ortalık yeni aydınlanıyor. Ve babamın görevden eve geldiğini belli eden sesler duyuyorum. İçim rahatlıyor birden. Babam evde...
Sanki yıllar gibi geçen bir kaç dakikalık sessizliğin ardından içeriden bir haykırış geliyor. Çocuk halimle dona kalıyorum. İçeriden "Kenan?" diyor bir kadın. Bu çığlığın anlamını biliyorum. Hayatımdaki en büyük korkuyla gidiyorum o sesin kaynağına. Ne olur olmasın diyorum...
Manzara donuk... Babam yatıyor yüzünde boş bir ifadeyle. Yüzünde yorgunlukla, huzura ermiş karışımı bir ifade var. Annem bana bir şeyler bağırıyor ama algılayamıyorum. İnsanları çağırmamı istiyor.
Sahne yok oluyor birden. Evin kapısı açık, dışarıda beyaz bir araba var. 2 yabancı kişi var içeride. Babamın yanında beyaz gömlekli bir kadın var. Ucu elinde olan büyük bir kulaklığı babamın kalbine dokunduruyor, sanki onu iyileştirecekmiş gibi. Biraz bekledikten sonra anneme dönerek "Ölmüş." diyor. Anlam veremiyorum. Ölmek? Babalar ölür mü ki? Her şey anlamsız geliyor. Her şey yabancı... Sadece soğuğu hissediyorum.
Sahne yine değişiyor. Beyaz gömlekli kadın ve yanındaki adam açık duran kapıdan dışarı çıkıyorlar. Ve annemin ilk defa kalbimi durduran yakarışını duyuyorum. "Bir daha kontrol edin! Nolur!". Soğuk buz gibi kesiyor bu sefer. Nefes alamıyorum.
Azar
Derste öğretmen sinirlendiğinde çektiği uzun nutuk sırasında sınıfın parkelerini incelemek, anneden azar yerken halıları incelemek. Ulan ibneler adam gibi bir şeyler çizin de canımız sıkılmasın.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)